Hadi gelin, cesur bir soruyla başlayalım: Hâkim, sanığa gerçekten ne sorar? Bu basit bir soru gibi görünebilir, ama aslında derinlerde yatan sorular, yargı sistemimizin işleyişine dair çok şey anlatıyor. Gerçekten, sanığın suçluluğunu ya da masumiyetini belirlemede bu sorular ne kadar etkili? Yoksa hâkim, aslında çok daha fazlasını mı sorgulamalı? Tüm bu soruları birlikte ele alırken, adaletin ne kadar “nesnel” olduğu ve “hakimiyetin” ne kadar “insani” olduğu üzerinde duracağız.
Hâkim ve Sanık: Bir Karşılaşma, Bir Sorgulama
Hâkimin Rolü: Tarafsızlık ve Adalet
Öncelikle, hâkimlerin sanığa ne soracağına dair biraz duralım. Hukukta, hâkimin görevi adaleti sağlamak ve hukukun sınırları içinde kararlar almaktır. Hâkim, sanığa suçunu kabul edip etmediğini, suçun işlenip işlenmediğini, niyetini ve suçla ilgili ayrıntıları sorar. Bu sorular, genellikle sanığın suçluluğunu ya da masumiyetini kanıtlamak için yönlendirilir. Hâkim sorularla, suçun özelliklerini anlamaya çalışırken, aynı zamanda davanın nasıl ilerlemesi gerektiğini de belirler.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir şey var: Hâkimin soruları, her zaman tarafsız mı? Hâkim, karar verme sürecinde gerçekten de “masumiyet” ilkesini mi savunuyor, yoksa bazen bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sanığı savunmasız bırakabilecek sorular mı soruyor? Soruların etkisi, sonuçları nasıl değiştirebilir? Ve daha da önemlisi, bu sorular gerçekten de adaletin sağlanmasında yeterli mi?
Soru: Sanığa Ne Sorulmalı? Ne Sorulmamalı?
Burada bence en kritik soru şu: Hâkim sanığa gerçekten ne sormalı? Örneğin, sanığa suç işleyip işlemediğini sorarken, bu soru doğrudan bir yönlendirme mi içeriyor? Çünkü suçlu olup olmadığını belirleyecek olan hâkim, aslında bu soruyu sanığın kendisine bırakmamalıdır. Her hâkim, daha fazla detaylı bilgi edinmek amacıyla doğru soruları yönlendirmeli. Ancak sistemin zaaflarına baktığımızda, hâkimlerin genellikle dar bir çerçeveye sıkıştığı ve soruların önceden belirlenmiş “doğrular”a odaklandığı görülüyor. Adalet, “suçlu mu masum mu” sorusuyla kısıtlanmamalı. Hâkim, bazen daha fazlasını sorgulamalı: “Bu suç, sistemin neresinde oluştu? Toplumda hangi faktörler bu durumu yaratmış olabilir?” gibi derinlemesine sorular da sorulmalı.
Tartışmalı Noktalar: Psikolojik Etkiler ve İfade Hürriyeti
Hâkimlerin sanığa sorduğu sorular, sanığın psikolojik durumunu da etkileyebilir. Suçlu ya da suçsuz olduğu konusunda ruhsal bir çöküntü yaşayan bir kişi, bu sorulara ne kadar doğru cevap verebilir? İnsanlar, çeşitli duygusal ve psikolojik baskılar altında farklı tepkiler verebilirler. Bu yüzden, sanıklara yönelik soruların biçimi ve tonu son derece önemli. Örneğin, “Gerçekten suçlu musunuz?” gibi doğrudan bir soru, kişi üzerinde büyük bir baskı oluşturabilir ve doğru cevabı almak yerine, manipülatif bir duruma neden olabilir.
Ayrıca, hâkimlerin, sanığa sordukları sorularda ifade hürriyetini ne kadar sağladıkları da tartışmalı. Sanığın kendi suçunu kabul etmesi ya da inkâr etmesi, sadece “kanıtlarla” değil, aynı zamanda psikolojik durumuyla da şekillenebilir. Bu noktada, bir sanığın gerçekten suçlu olup olmadığına dair sorgulamaların doğru yapılıp yapılmadığı, adaletin ne kadar sağlıklı işlediği sorusunu gündeme getiriyor.
Provokatif Bir Soru: Adalet Gerçekten Tarafsız Mı?
Bu yazının sonunda, bu soruya nasıl yaklaşacağız? Hâkimin sanığa ne sorduğu, aslında çok önemli bir noktayı işaret ediyor: Adalet gerçekten tarafsız bir şekilde mi sağlanıyor, yoksa bu süreç, sistemin bilinçli ya da bilinçsiz yansıması mı? Hâkimlerin sanığa sorduğu sorular, aynı zamanda bir yargılama sürecinde sistemin ne kadar adil olduğunu da gösteriyor. Eğer hâkim, sadece hukuki kurallara dayanarak soru soruyorsa, bu durumu nesnel bir yaklaşım olarak görebiliriz. Ancak eğer hâkim, sanığa insani, empatik bir yaklaşımla soru soruyorsa, bu durum yargılamanın daha derin ve insancıl bir düzeyde yapılması gerektiğini gösteriyor.
Peki ya siz ne düşünüyorsunuz? Hâkimlerin sanığa sordukları sorular ne kadar etkili? Sorular, adaletin sağlanmasında gerçekten belirleyici rol oynuyor mu? Yorumlarınızı merakla bekliyorum — gelin, bu önemli konuyu birlikte tartışalım!